KUSTRICA FİLMİNDEN BİR SAHME MİYDİ?...

Güneş yoktu... Ne yanımda ne de gökyüzünde... Gülümsemesinin sıcaklığı vardı. Kapalıydı hava, irili ufaklı kötü haber bulutları sarmıştı parça parça gökyüzünü... Kısa zamanda yağmurun yağacağını, uzun zamanda da sevimsiz mevsimin geleceğini haber veriyorlardı...
Suyun dibindeki yosun adacığının üzerinde yüzen irili ufaklı balıkları görünce farkettim kıyıdan biraz fazla uzaklaştığımı... Az ötede bulunan balık çiftliğinin firari çipura ve levrekleriydiler... Firariydiler ama salına salına telaşsız bir şekilde geziyorlardı yosunların üzerinde karadaki firarilerin aksine. Deniz dibinde işler böyle yürüyordu anlaşılan...
Öyle ya her zaman bu denizi böyle sakin bulamıyordu insan yılın çok nadir zamanlarında havuz kıvamında oluyordu. Çırpıntı bile yoktu. Açık denizdi ne de olsa gösterecekti gücünü esen rüzgarlarla. Dövecekti irili ufaklı dalgalarla kıyıyı zaman zaman endazenin topuzunu biraz kaçırıp insanları oturdukları yerden kaldıracak kadar ilerleyecekti kumsalda... Tıpkı “Haddinizi bilin ey insanlar, sınırımı geçmeyin kötü olur, sizin on günde geçtiğiniz sınırımı on saniyede alırım geri” der gibi.
Denizin tüm hoyratlığına rağmen yazın neredeyse iğne atsan yere düşmeyecek kadar tüm gün dolu olan plaj bomboştu... Ses gitmişti, şezlonglar, şemsiyeler... Hatta cıss tak’çı kafe kapanmakla kalmamış yıkılmıştı. Gözünün alabildiğine uzun ama boş bir plaj kalmıştı şimdi.
Çoğu ömrünün sonuna gelmiş birkaç kişi kumsalda yürüyerek çıkartıyordu hazan mevsiminin tadını. Kimi ağır kimi hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu. Kimi yanındakiyle sohbet ediyor kimi yanındakinin varlığı ile yetiniyordu.
Deniz dibinin büyüsüne kaptırdım kısa süreliğine kendimi firari balıkları seyrettim bir süre daldım hatta yanlarına zahmet edip kaçmadılar bile... Sonra sırtüstü uzandım suyun üzerinde. Gözümdeki gözlükten midir nedir 17 mm görünüyordu gökyüzü uçuk mavi gözlük camının arkasından. Bulutlara kötü demiştim ya seyretmesi güzel oluyordu aslında bir yere kadar. Müthiş bir sessizlik vardı. Kalp atışlarımı hatta nefes alışımı bile duyabiliyordum. Suyun içindeydim. Yaşamın kaynağında. Bulutları seyrediyordum. Çok keyifliydi hem de çok. İlk başta denizden gelen birkaç damla su sandım yüzüme düşenleri fazla sürmedi yağmur olduğunu anlamam. Keyfime diyecek yoktu. Tadını çıkarta çıkarta yüzmeye başladım kıyıya doğru... Dalıyor, çıkıyor, yüzüyor, oynuyordum suyla...
Kıyıya çıktığımda epey zaman geçmişti. Etrafı seyredip kıyının keyfini çıkartıyordum bu sefer. Neden sonra homurdanan bir motor sesi ardından bir otomobil yanaştı sahile. Önümdeki tabelalardan göremiyordum içinden inen kişinin yüzünü ancak telaşlı adımları tanıdık geldi. Uzun zamandır göremediğim bir dostumu görmüştüm bu insanların terkettiği uçsuz bucaksız kumsalda. Dip dibe kent yaşamında yarım saatliğine bir araya gelemediğin bir kişiyle sen tut hem de anlaşmadan sözleşmeden kilometrelerce uzakta karşılaş... Bir arkadaşını ziyarete gelmiş evde bulamadığı için dolaşmaya başlamıştı. Sohbet ortamın da keyfi katılınca daha da keyifli bir hal aldı uzadı da uzadı. Cep telefonu denen lanet olası şey çaldı sonra, arkadaşıydı arayan... Geldi, gittiler. Çok eski arkadaştılar. Sarılarak uzaklaştılar yanımdan. Ne yalan söyleyeyim imrendim sarılarak, şakalaşarak yanımdan uzaklaşmalarına. Aradan yıllar geçse de uzun yıllar göremesem de sarılıp gezebileceğim arkadaşlarımı düşünmeye başladım. Ne yapıyorlardı acaba.
Formula 1 yarışını andıran hayatımızda ne yazık ki fazla zaman ayıramıyorduk dostlarımıza. Çil yavrusu gibi dağılmıştık tutunabilmek için hayata. Hayat ta 300 km hızla akıp gidiyordu... “Bugün de pit stop” diye düşündüm güldüm kendi kendime. Servis şefinin ok diyen parmağını gördüm gibi geldi. Yeniden gaza basma zamanı gelmişti, yarışa dönmek gerekiyordu. Yavaş yavaş toparlanmaya başladım. Havlumu omuzlayıp yürümeye başladım pit alanından çıkar gibi çıktım kumsaldan. Yarışa geri dönüp dönmemekte kararsız bir pilot gibi yürüdüm sağ şeritten uzunca bir süre, geri döndüm.
Eve dönme zamanı gelmişti. Geçince gerçek direksiyonun başına karar veremedim. Çingeneler Zamanı mıydı... Ak Kedi Kara Kedi miydi setinde olduğum film.


Yorumlar

Popüler Yayınlar